SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

MENASİK BAHSİ

<< 1910 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا هَنَّادٌ عَنْ أَبِي مُعَاوِيَةَ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كَانَتْ قُرَيْشٌ وَمَنْ دَانَ دِينَهَا يَقِفُونَ بِالْمُزْدَلِفَةِ وَكَانُوا يُسَمَّوْنَ الْحُمُسَ وَكَانَ سَائِرُ الْعَرَبِ يَقِفُونَ بِعَرَفَةَ قَالَتْ فَلَمَّا جَاءَ الْإِسْلَامُ أَمَرَ اللَّهُ تَعَالَى نَبِيَّهُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يَأْتِيَ عَرَفَاتٍ فَيَقِفَ بِهَا ثُمَّ يُفِيضُ مِنْهَا فَذَلِكَ قَوْلُهُ تَعَالَى ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ

 

Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki:

 

Kureyş ile onların dinine tâbi olanlar Müzdelife'de vakfe yaparlardı. Kendilerine "hums-kahraman" denirdi. Öbür.araplar da Arafat'ta vakfe yaparlardı. İslâm gelince Allah, Nebiine Arafat'a giderek orada vakfe yapmasını, sonra oradan akın etmesini emretti. Bu Allah Teâlâ'nın; "sonra insanların akın edip döndüğü yerden siz de akın edin"[Bakara 199] âyetidir.

 

 

İzah:

Buhârî, tefsir sûre; hac; Müslim, hac; Nesaî, menâsik

 

Arafat, Urane vadisinden başlayarak karşıki dağlara doğru  uzanan   sahadır. Ezrakî'nin  Hz. İbn  Abbas'tan  rivâyetine göre Arafat'ın sınırı Urane vadisine bakan dağdan başlayarak Arafat dağlarına ve Vâsik denilen yere kadar uzanan sahadır. Urane vadi­si Arafât'dan sayılmaz. Bilindiğe gibi "vakfe yapmak" ibâdet için dur­mak demektir. Arafat'ta vakfe yapmak, haccın en büyük rükünlerindendir.

 

Buraya Arafat denmesinin sebebi olarak ileri sürülen görüşlerden bazıları şunlardır:

 

a. insanlar burada gerçek manada kulluklarını gösterdikleri için buraya bu isim veril­miştir.

 

b. Hz. Âdem ile Havva burada buluştukları için buraya bu isim verilmiştir.

 

c. Çeşitli ülkelerden gelen hacı adayları burada toplanıp tanıştıkları için buraya bu isim verilmiştir.

 

d. Cebrail (a.s.) Nebi s.a.v.'e hac ibâdetini burada öğrettiği ve sonunda "Earifte hazâ: Öğrendin mi?" dediği için,

 

e. Allah teâlâ'nın kullarına ikramını, affını ve mafiretini burada tanıttığı için bu isim verilmiştir. Nitekim "Onları kendilerine anlattığı Cennete koyar" (Muhammed (47), 6) âyet-i kerimesi de bunu ifâde eder.

 

Hac yapmak isteyenler için Arafat'ta durma zamanı Arafe günü ze­val vaktinden kurban bayramının birinci gününün fecrinin doğuşuna ka­dar olan herhangi bir zamandır. Bu süre içinde bir an dahi durmakla vak­fe yerine getirilmiş olur. Arafat ve Arafe günü hakkında Hz. Peygambe­rin hadisleri vardır. Bunlardan birisi şöyledir: "Arafe gününde olduğu ka­dar Allah'ın ateşten çok kul azad ettiği başka bir gün yoktur. Şüphesiz ki o gün Allah Arafat'ta vakfe yapanlara yakınlaşır, sonra onlarla Melek­lere karşı iftihar ederek; "Bunlar ne istediler(ki bütün hac işlerini bırakıp burada toplandılar)" buyurur."[Müslim, hac]

 

Mü/delile, Minâ ile Arafat arasındadır. Aralarındaki mesafe iki saat­tir. Arafat yolu üzerinde Mekke'den iki saat sonra Mina ve ondan iki saat sonra da Müzdelife ondan iki saat sonra da Arafat bulunur. Bu yerde Minâ'ya yaklaşıldığı veya Allah'a yakınlık elde edildiği için O'na Müzdeli­fe denilmiştir.[M. Zihni Efendi, Nimet-i İslâm s. 622.]

 

Arab kabilelerinden olan Nadr kabilesi Harem dahilinde birbirleriyle karışıp toplandıkları için kendilerine Kureyş denilmiştir. Çünkü "Kureyş" kelimesi "toplamak" demektir.

 

Kureyş kabilesiyle onların dinine tabi olan Kinâne'den ve Kays Kabi­lesinden bazı kimseler Müzdelife'de vakfe yaparlardı. Kuvvet, cesaret ve kahramanlıkları sebebiyle de kendilerine "Hums" denirdi. Gerçekten bu kabile dinlerine çok bağlı idi. Bu hususta her türlü fedâkârlık ve feragat kendilerinde mevcuttu.

 

Hacca veya umreye niyet ettikleri zaman et yemedikleri gibi kıldan yapılmış çadırlara da girmezlerdi. Evlere de kapılarından girmezlerdi. Di­ğer Arab kabileleri de Arafat'ta vakfe yaparlardı. Resul-i Ekrem (S.A.V.) ise, kendisine Nebilik gelmeden önce Arafe gününde Arafat'ta vak­fe yapanlarla birlikte vakfe yaptığı gibi ertesi günü sabahleyin de Kureyşli-lerle birlikte Müzdelife'de vakfe yapardı.[Fethü'l-Bâri, IV, 263.]

 

Muhamed b. Cübeyr b. Mut'im'in babasından rivayet ettiği bir hadis-i şerif şu anlamdadır: "Bir arafe günü Arafat'ta devemi kaybetmiştim. Onun ararken orada vakfe yapmakta olan Hz. Nebie rastladım ve (kendi kendime) "Vallahi bu adam Hums (denilen Kureyşliler) dendir. Burada işi ne?" dedim.[Fethü'r-rahbânî, XII,  123.] Bu hadise Hicret'ten önce vuku bulmuştur. Hz. Cübeyr henüz o günlerde İsiâmiyyete girmemişti. Mekke'nin fethinden sonra müslüman oldu ve Hayber günü vefat etti.

 

İslâmiyet gelince, Allah teâlâ haccı farz kıldı haccın rüknü olarak Arafat'ta vakfe yapılmasını emretti. Oradan da Müzdelife'ye akın edilme­sini istedi.